Günümüz dünyasının Müslümanları mensubu oldukları Aziz İslam’ı yeterince bilmemekteler, yeterince tanımamaktadırlar ve yeterince kavramak için de çaba sarf etmemektedirler. Konformist yaşam şekilleri hayatlarını meşgul etmektedir.
Aziz İslam’ı teoride bilmeyen pratikte yaşantısına aktarmayan, kitaba uymayan tabiri caizse Kitabına uyduran bir Müslüman dünyasıyla karşı karşıya bulunmaktayız.
Rabbimizin Kur’an’da Hucurat suresi 16.ayette buyurduğu gibi ‘Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? muhatabıyla karşı karşıyayız.
Kutlu nebiyi gerçek anlamda tanıyamamış, kültür ve ananevi anlayışları içerisinde mezhepsel, cemaatsel kategorilere sınıflandırarak kendi sınırlarımız içinde tanımaya çalıştık. Onun ‘Alemlere rahmet olduğu’ bilincine yeterince ulaşamadık.
Hurafelerle, efsanevi hikâyelerle, menkıbelerle, mitolojilerle, duygusal saplantılarla onu anlamaya, onu yaşamaya, onu idrak etmeye çalışıyoruz; bu kabul edilebilir bir durum değildir.
Hurafe bilgilerle, menkıbe bilgilerle, uydurma ve İsraliyat rivayetlerle Peygamber anlaşılamaz. Yanlış okunan yanlış tasavvur edilen peygamber anlayışı karşımıza, yaşantımıza başka türlü Peygamber algısı çıkarmaktadır.
Belirli gün ve haftalara hasredilen kutlamalarla, dini merasimlerde okunan bazı ilahilerle, onu insan vasfından çıkararak anmak ve anlamak doğru bir anlayış değildir.
Yıllar önce masum düşüncelerle kutlanmaya başlayan kandiller günümüzde halen devam etmekte ancak, İslami camiaya hiçbir şey katmadığı görülmektedir. Yerel halklar geçmişlerinden çıkamayarak, iktidarlar başkalarına bağımlı kalarak ileri adım atamadılar.
Hiçbir şekilde başka kültürlerin zihinlerimize girmesine müsaade etmemeliyiz. Zihinlerimizi sömürmelerine izin vermemeliyiz.
Hıristiyan mensuplarının yaşadığı gibi günah çıkarırcasına, vicdanlar rahatlatılırcasına din yaşayamayız. Aziz İslam ve kutlu nebi belirli günlere hapsedilemez.
Kurtarıcı, Mehdi ve Mesih beklemek sağlam temelleri olmayan kolaycı, çıkarcı, davranışların ürünüdür. Peygamberi Kur’anın bizlere tanıttığı üsvetün hasane; günlük yaşantımızın her alanına en güzel örnek, üstün ahlak sahibi şeklinde alarak tanımalıyız.
Peygamber anılara, şiirlere, destanlara hapsedilemez.
Kuran'ın bilgisiyle var olmak Peygamber'in önderliğiyle, örnekliğiyle, onun getirdiği
Mücadeleci ruhla gündem oluşturmamız gerekmektedir. Kabuğuna kapalı, mistisizm üzerinden keramet bekleyerek Peygamberi yâd etmek kolaycı bir anlayıştır.
Dini ve peygamber anlayışlarımızı, algılarımızı yeniden sorgulamalıyız.
Yaşantımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Dini yaşam tarzımızı Kur’an’ın verdiği hikmetle gerçek akıl sahipleri olarak yaşamalıyız.