Çıkara dayalı, faydaya dayalı, bencilliklere dayalı yaşam tarzlarımız, yaşam şekillerimiz hayata, olaylara, insanlara, ahlaki değerlerimize, bakış açılarımızı, geleceğe dönük ufkumuza, projelerimize, hedeflerimize olumsuz yönde etki etmekte.
Faydacı (Pragmatik), çıkarcı davranışlarımız belirleyici hale gelince tercihlerimiz siyasi ve insani ilişkilerimiz, ahlaki ilişkilerimiz, kültürel ilişkilerimiz zaafa uğramakta, bütün şahsiyet ve karakterlerimizi anlamsız kılmaktadır.
Hangi toplumlarda olursa olsun, her türlü barbarlık ilahi fıtrata
yabancılaşmakla birlikte başlıyor. Günümüzde ideolojik-araçsal aklın barbarlığı ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Faydacılığın, çıkarın, bencilliklerin tercih edildiği, kutsandığı, anlam ufuklarının kaybedildiği toplumlarda, her şey, her tür anlam ve değer araçsallaştırılıyor, metalaştırılıyor, alınıp satılabilir hale getiriliyor.
Bilerek ya da bilmeyerek, kabul ettiğimiz, bayağılıklar, kabalıklar, içimizi karartıcı davranışlar bizleri sıradanlaştırıyor ve sürüleştiriyor.
Bilgiye ve kültüre dayalı konuşmuyoruz. Taşralarda yaşıyor ve kültüre yabancı, sıradan toplumlar gibi davranıyoruz. Ve maalesef höykürmelerden çekinmiyor, utanmıyor patavatsız, pervasız yaşıyoruz.
Kur’an’ın eğittiği, peygamberin yetiştirdiği insan prototipinden fersah fersah uzağız. Modern dünyada örnek, rol model olması gereken Müslümanlar İslami değerleri, barbarca, pervasızca, keyfi davranışlarla istismar edebiliyor. Küçük kapitalist çıkarlar uğruna İslami hassasiyetler, İslami değerler, ahlaki davranışlar kolayca pazara çıkabiliyor. Peygamberi söylemler politik popülizmlerle sınırsızca çıkar sağlama amacıyla heba edilebiliyor.
Hayatın her alanının, çıkarcı yaklaşımların şekillendiği bir zamanda yaşıyoruz. Prensiplerin, ilkelerin heba edildiği, dava bilincinin kolayca terkedildiği, maskelerin takıldığı, konjonktüre göre şekil değiştirildiği bir zaman da yaşıyoruz.
Dini hayatın, dini hassasiyetin kaygısı duyulmadığı mücahitlerin müteahhit olduğu bir süreç yaşıyoruz. Uhrevi dünya göz ardı edilirken seküler dünya öncelikler arasına girmiştir. Aklın ve bilginin feda edildiği, geleneklerin ve hurafelerin liste başı yaptığı ve bundan gocunmayan, rahatsız olmayan topluluklarla karşı karşıyayız. Hangi çağda ve hangi zamanda olursa olsun hakikatin sesini, bilincini, idrakini güçlendirmek durumundayız. Hakikat mücadelesinden taviz vermemeliyiz. İlkelerimizi, duruşlarımızı, hiçbir yaldızlı süslü sahte dünyalıklara satmamalıyız.