Hiçbir şer güçlerinin, gerek içerisinde bulunduğumuz coğrafyada, gerekse ülkemizde üzerimizde egemen olmasına, bizler üzerinden hesaplar yapmasına, toplumumuzun ahlak yapısını bozmasına müsaade edemeyiz.
Sessiz kalamayız.
Bütün sessizliklerimizi; Namazlarımızı tevhid eylemine ve direnişlere çevirerek bozmalıyız.
İnsanlığı diriltecek hayat verecek çalışmalar yapmalıyız.
İslam mensupları Müslümanlar: “Kim bir insanı, başka bir insana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.’’(maide32)ayetinden hareketle İnsan yaşamına daima önem vermiş, insani değer uğruna daima barışçıl yolları önermiştir.
Ancak bu barış ve insani değerlerimiz merhametlerimiz duygusallıkta, aşırı şefkatte, aşırı merhamette kalmamalıdır. ’’ O müminlerdir ki, mümin kardeşlerine karşı alçak gönüllü, şefkatli, kâfirlere karşı sert ve şedit davranırlar, Allah yolunda Allah’la insanlar arasında ki engellerin kalkması için çaba sarf ederler ve hiç kimsenin yergisinden ve kınamasından çekinmezler.’’(maide 54) ayetinden hareketle merhametini de kendi savunuculuğunu da, haklılığını da daima yerinde ve zamanlamasını da iyi yaparak gerçekleştirirler.
Aziz İslam peygamberinin de yaşantısında da görüleceği üzere kendisine, kendi şahsına defalarca hakaretler eden, küfürler eden Ebu Cehil karşısında susmuş, sesini çıkarmamış, sükûneti elden bırakmamıştır; ancak Ebu cehil ne zaman ki iyice azıtıp, şımarmış ve hakaretlerini daha ileri boyutlara taşıyıp Allah’a(c.c)hakaret etmiş; işte tam burada sakin olan, sükûnetini koruyan peygamber, birden bire sinirlenerek, âdeta aslan kesilmiş ve elinin başparmağını Ebu Cehil ’in gözlerine sokarcasına ‘ben senin gibilerine haddini bildirmek için gönderildim’ demiştir. Korkudan ne yapacağını bilemeyen Ebu cehil o korkuyla ve kıpkırmızı kesilerek bulunduğu ortamı terk etmek zorunda kalmıştır.
dyjurnal@gmail.com