Biz Müslümanlar için Kudüs toprakları mukaddestir, kutsaldır. Bu kutsallık hem Hristiyan hem Yahudi ve hem de Müslümanlar için geçerlidir. Bu gerçek Ayetlerde açıkça belirtilmiştir. (5/Mâide, 20-21; 17/İsrâ, 1).
“Bir gün Musa halkına dedi ki “Ey halkım, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizden nebîler çıkardı ve sizi melikler (önderler) yaptı. Bu alemde kimseye vermediğini size verdi.” Maide 20
“Ey Halkım! Allah'ın size verdiği şu tertemiz yere girin; arkanızı dönmeyin, yoksa her şeyinizi kaybedersiniz.” Maide 21
“Kulunu bir gecede Mescid-i Haram’dan alıp, çevresini bereketli kıldığı en uzak mescide (el-Mescid’ul-aksâ’ya) götüren Allah, eksikliklerden uzaktır. Bu, ona bir kısım âyetlerimizi göstermek içindir. O (Allah) dinler ve görür. “İsra 1
Bu topraklar da yeryüzü hâkimiyetinin tarih boyunca bir sembolü gibi kabul edilmiştir. Filistin'e (Mescid-i Aksâ'ya) sahip olan ülkeler ve zihniyetler hem psikolojik moral hem de siyasal güç yönüyle rakiplerinden öne geçmişlerdir.
Bilindiği gibi Hz. Ömer'in fethinden yirminci yüzyılın ilk yarılarına kadar Müslümanların o topraklarda hâkimiyeti izzetlerinin bir göstergesi olmuştur.
Bu yüzden Müslüman dünyasının Yeryüzünün halifesi/yöneticisi olabilmesi için, sadece Allah'a -hakkıyla- kul olunması, kulluk yapılması temel şarttır.
Filistin’in Tarihî değeri, tüm büyük din mensupları tarafından kabul edilen bir gerçek olduğu gibi, günümüz açısından petrol yataklarına sahip olmasıyla da önemlidir.
Dünya Müslümanlarının oradaki zulmü sanki kendi inançlarına, kendi kutsallarına, her şeyiyle kendilerine yapılmamış gibi duyarsızlık ve tavırsızlık, ya da eksik, hatta yanlış tavırlar içinde oldukları bir vakıadır. Bazılarına göre Arapların meselesi kabul edilerek "neme lâzımcı" tavırsızlıklar, bazılarınca da "uzlaşmacı" ve "dilenci" yaklaşımlar sergilemektedirler.
Mücadelenin Allah için olmaması, sadece bir toprak savunması, kavmiyetçilik ve benzeri beşerî ideolojiler uğruna yapılması ve yardımın şer güçlerinin yöneticilerinden beklenmesi maalesef başka bir vakıadır.
Yapılan bunca zorbalıklara, vahşetlere karşı ancak; Zorbanın anlayacağı tek dil, kaba kuvvettir.
Filistin toprakları daha önce Müslümanların eline nasıl geçtiyse, yine aynı şekilde geçecek, "fetih"lerin sadece tarihte kalan nostaljik birer hâtıra olmadığı dosta düşmana gösterilmesi gerekmektedir.
“Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa, derhal onları öldürün; böyledir kâfirlerin cezası.” (2/Bakara, 191)
"Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra her defasında hiç çekinmeden ahidlerini bozan kimselerdir." (8/Enfâl, 56).
Bizler Müslümanlar olarak öncelikle kavmiyetçiliklerden, hizipçiliklerden ve tefrikalardan vazgeçmeliyiz. "Ey iman edenler! Siz (önce) kendinize bakın. Siz hidâyet üzere/doğru yolda olunca, dalâlette olan kimseler size asla zarar veremez." (5/Nisâ, 105). Ayeti gereğince söylemlerimizi ve eylemlerimizi yapmalıyız.
İşte o zaman yaptığımız çabalar yerini bulacaktır.
Yoksa klişe sloganlarla, kırmızı çizgimiz masalıyla ancak kendimizi avuturuz.
dyjurnal@gmail.com