Yaşam değerlerimizi İslami düzen/İslami sistem belirlemiyor. İmani
davranışlarımız/hareketlerimiz yaşadığımız alanlara yansımıyor. Günü birlik
koşuşturmalarımız içerisine önceliğe almadığımız/alamadığımız ahlaki değerlerimiz
akıllarımıza, beyinlerimize, hapsedilmiş, önüne set çekilmiş durumdadır. Sözlerimiz İslami,
okumalarımız İslami olurken yaşam şekillerimiz hiçbir şekilde tevhidi, İslami, nebevi
duruşlarımızı göstermiyor.
Dünyevi isteklerimiz, dünyevi zaaflarımız, bizleri esareti altına almış, bizleri kendi
değerlerimizden, ahlaki yaşamlarımızdan koparmış/ uzaklaştırmış durumdadır. Bu
durumumuz daha da ileri giderek bizleri bencilliklere, egoizmlere, nihilizme sürüklemektedir.
Yanı başımızda gelişen zulümlere baskılara, horlamalara, itilmişliklere kör ve sağırız.
Çıkarlarımıza zarar gelir endişesiyle ses çıkarmıyor, ıslarla sessizliğimizi bozmuyoruz.
Dünyayı sadece bu dünya nimetlerinden ibaret olduğunu zannederek, sadece bizlerin
olduğunu zannederek yaşamak ancak bencilliklerimiz olarak açıklanabilir. Bütün bencillikler
ben merkezli düşünür; Hiziplere, guruplara, mezheplere, fırkalaşmalara götürür. Bölücü ve
ötekileştiricidir. Sürdürdüğümüz davalarda, gidilen hedeflerde sınırlamalar, korkaklıklar, geri
dönüşler getirir. Davalar fedakârlık ister. Sabır ister. Sınırlı özgürlüklerimizin olduğunu başka
ögürlüklere başka hayatlara da değer ve önem vermemiz gerektiği bilicine erişmemiz
gerekmektedir.
Uyarıcı, ikaz edici davetçi metotlarımızı, peygamberi sünnetleri, icra ederek yeryüzünü engin
Müslümanlar olma yolunda perspektiflerimizi göstermeliyiz. Dünya nimetlerini rahmanın
öngördüğü şekilde paylaşarak ortak duruş ve oluşlarımızı sergilemeli ve deklare etmeliyiz.
Sorumluluklarımızın bilinciyle, değerlerimizin bilinciyle, şahsiyetlerimizin fikirleriyle
eylemlerimizi gerçekleştirmeli/gözler önüne sermeliyiz. Hiçbir kınayıcının kınamasından
korkmadan rahmani söylemlerimizi yerine getirme konusunda gerçek duruşlarımızı, gerçek
çabalarımızı gün ışığına çıkarmalıyız.