Davut Yatkın
Köşe Yazarı
Davut Yatkın
 

Barbarlığa Dönüş-Haddini Bilmezlik Çağı

 Ancak her büyük kriz döneminde maskeler düştü, medeniyetin ince perdesi yırtıldı ve barbarlık tekrar gün yüzüne çıktı. Günümüz dünyasında bu döngünün yeni bir versiyonuna tanık oluyoruz. Popülist liderlerin yükselişi, emperyal kibir, ırkçılığın ve ayrımcılığın normalleşmesi, dünyanın tekrar bir karanlık çağa sürüklendiğinin işaretleri.   Bu barbarlığın en görünür örneklerinden biri Donald Trump’ın siyasetiyle şekillendi. “Önce Amerika” sloganıyla küresel iş birliklerini zayıflatan, uluslararası hukuku hiçe sayan, mültecilere karşı sert politikalar uygulayan ve en önemlisi toplumu kutuplaştırarak öfke siyasetini körükleyen bir lider olarak tarihe geçti. Onun liderliği, sadece ABD’de değil, dünya çapında da aşırı sağcı hareketleri cesaretlendirdi. Irkçılığı ve nefret söylemini siyasi bir araç olarak kullanması, ABD’de ve dünyada demokrasiyi gerileten süreçleri hızlandırdı.   Ancak barbarlık sadece Trump’ın şahsıyla sınırlı değil. Avrupa’nın tarihine bakıldığında, bugün insan hakları ve demokrasi savunuculuğu yapan ülkelerin geçmişte soykırımlara ve katliamlara imza attığını görmek zor değil. Avrupa’nın sömürgecilik dönemi, milyonlarca insanın ölümüne, kültürlerin yok edilmesine ve halkların köleleştirilmesine neden oldu. Belçika’nın Kongo’da gerçekleştirdiği katliamlar, Fransa’nın Cezayir’deki işkenceleri, İngiltere’nin Hindistan’da uyguladığı açlık politikaları ve Almanya’nın Namibya’da gerçekleştirdiği soykırım, Avrupa medeniyetinin temellerinin kanla yoğrulduğunu gösteriyor.   Bu tarihsel gerçekler, Batı’nın bugün “demokrasi ve insan hakları” söylemiyle kendi barbarlık geçmişini örtbas etmeye çalıştığını ortaya koyuyor. Günümüzde Avrupa, mültecilere karşı aldığı katı önlemlerle, denizlerde ölüme terk edilen insanlarla ve yabancı düşmanı politikalarla yeni bir barbarlık dönemine giriyor.   Medeniyet ve barbarlık arasındaki çizgi sanıldığından çok daha ince. Geçmişin hatalarından ders çıkarılmazsa, dünya yeniden bir yıkım sürecine girebilir. Otoriterliğin, ırkçılığın ve emperyal hırsların yükselişine karşı durmak, sadece bir tercih değil, insanlık onurunu korumanın zorunluluğudur.   Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler. Bakara 11   dyjurnal@gmail.com
Ekleme Tarihi: 06 Mart 2025 - Perşembe

Barbarlığa Dönüş-Haddini Bilmezlik Çağı

 Ancak her büyük kriz döneminde maskeler düştü, medeniyetin ince perdesi yırtıldı ve barbarlık tekrar gün yüzüne çıktı. Günümüz dünyasında bu döngünün yeni bir versiyonuna tanık oluyoruz. Popülist liderlerin yükselişi, emperyal kibir, ırkçılığın ve ayrımcılığın normalleşmesi, dünyanın tekrar bir karanlık çağa sürüklendiğinin işaretleri.

 

Bu barbarlığın en görünür örneklerinden biri Donald Trump’ın siyasetiyle şekillendi. “Önce Amerika” sloganıyla küresel iş birliklerini zayıflatan, uluslararası hukuku hiçe sayan, mültecilere karşı sert politikalar uygulayan ve en önemlisi toplumu kutuplaştırarak öfke siyasetini körükleyen bir lider olarak tarihe geçti. Onun liderliği, sadece ABD’de değil, dünya çapında da aşırı sağcı hareketleri cesaretlendirdi. Irkçılığı ve nefret söylemini siyasi bir araç olarak kullanması, ABD’de ve dünyada demokrasiyi gerileten süreçleri hızlandırdı.

 

Ancak barbarlık sadece Trump’ın şahsıyla sınırlı değil. Avrupa’nın tarihine bakıldığında, bugün insan hakları ve demokrasi savunuculuğu yapan ülkelerin geçmişte soykırımlara ve katliamlara imza attığını görmek zor değil. Avrupa’nın sömürgecilik dönemi, milyonlarca insanın ölümüne, kültürlerin yok edilmesine ve halkların köleleştirilmesine neden oldu. Belçika’nın Kongo’da gerçekleştirdiği katliamlar, Fransa’nın Cezayir’deki işkenceleri, İngiltere’nin Hindistan’da uyguladığı açlık politikaları ve Almanya’nın Namibya’da gerçekleştirdiği soykırım, Avrupa medeniyetinin temellerinin kanla yoğrulduğunu gösteriyor.

 

Bu tarihsel gerçekler, Batı’nın bugün “demokrasi ve insan hakları” söylemiyle kendi barbarlık geçmişini örtbas etmeye çalıştığını ortaya koyuyor. Günümüzde Avrupa, mültecilere karşı aldığı katı önlemlerle, denizlerde ölüme terk edilen insanlarla ve yabancı düşmanı politikalarla yeni bir barbarlık dönemine giriyor.

 

Medeniyet ve barbarlık arasındaki çizgi sanıldığından çok daha ince. Geçmişin hatalarından ders çıkarılmazsa, dünya yeniden bir yıkım sürecine girebilir. Otoriterliğin, ırkçılığın ve emperyal hırsların yükselişine karşı durmak, sadece bir tercih değil, insanlık onurunu korumanın zorunluluğudur.

 

Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.

Bakara 11

 

dyjurnal@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzeninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.