Mustafa CAN
Ancak son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu etrafında şekillenen süreç, sıradan bir protestonun ötesine geçerek daha derin siyasi anlamlar taşıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in özellikle Saraçhane’de yaptığı çağrılar ve marjinal grupların da bu sürece dâhil olması, olayların farklı bir boyuta taşınmasına neden oldu.
Peki, sokak hareketleri neden özellikle sol tandanslı gruplar tarafından sahiplenilirken, sağ kesimler genellikle sükûnetini koruyor? Bunun birkaç temel sebebi var.
SOLUN SOKAKLA İLİŞKİSİ VE SİSTEM KARŞITLIĞI
Sol hareketler, özellikle 1968’den itibaren Türkiye’de ve dünyada sokak eylemlerini bir politika aracı olarak kullanıyor. Öğrenciler, sendikalar ve marjinal sol örgütler, sistemi değiştirme veya zayıflatma hedefiyle hareket ederken, sokağı bir "devrim alanı" olarak görüyor.
Bu tür hareketlerin en büyük handikapı ise, eylemlerin sonunda genellikle hiçbir somut kazanım elde edememeleri. Kısa vadeli bir kamuoyu oluşturulsa da, uzun vadede devletin varlığı ve düzenin devamlılığı sarsılmıyor. Türkiye’de geçmişte de benzer şekilde yaşanan Gezi olayları, 6-7 Ekim olayları veya sokak protestolarının hiçbirisi kalıcı bir değişim yaratmadı.
SAĞIN DEVLETE BAKIŞI VE SÜKÛNET POLİTİKASI
Sağ kesimler ise, genellikle devleti bir "baba" figürü olarak görme eğiliminde. Devletin sürekliliğine olan inançları, onları sokak hareketlerinden uzak tutuyor. Sağcı kesimler, demokratik yollarla ve seçimler aracılığıyla değişimin olması gerektiğine inanırken, sokak hareketlerini kaotik ve düzensizlik doğuran süreçler olarak görüyor.
Bu yüzden sağ, protesto ve ayaklanma gibi yöntemlere çok nadir başvurur. Bunun en büyük örneği 15 Temmuz’dur. O gece, sağ görüşlü milyonlarca insan sokağa indi ama amaçları devleti yıkmak değil, korumaktı. Bu, sağcı hareketlerin sokağa inme refleksinin sadece "savunma" amaçlı olduğunu gösteriyor.
SONUÇ: SOKAĞA İNENLERİN ELİNDE NE KALACAK?
Saraçhane’de başlayan süreç, ilerleyen günlerde farklı boyutlara taşınsa da, sonuç değişmeyecek. Devlet, sistemini koruyacak. Olaylara karışan gençler, akademik ve profesyonel hayatlarında zorluklarla karşılaşacak. Ekonomik boykot çağrıları, yerli markaların reklamını yapmaktan öteye gitmeyecek. Ve en önemlisi, sokağa dökülenler zamanla unutulurken, devlet her zamanki gibi varlığını sürdürecek.
Özetle, sokak hareketleriyle bir devleti yıkmak ya da yönetimi değiştirmek, geçmişte mümkün olmadığı gibi bugün de mümkün değil. Türkiye’de siyasetin çözüm alanı sandık olmaya devam edecek. Bu yüzden marjinal hareketlerin sokağa dökülmesi, uzun vadede bir kazanım değil, sadece zaman ve enerji kaybı olacaktır.
KAOS POLİTİKASI VE SİYASİ SOKAK HAREKETLERİ
Mustafa CAN
Ancak son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu etrafında şekillenen süreç, sıradan bir protestonun ötesine geçerek daha derin siyasi anlamlar taşıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in özellikle Saraçhane’de yaptığı çağrılar ve marjinal grupların da bu sürece dâhil olması, olayların farklı bir boyuta taşınmasına neden oldu.
Peki, sokak hareketleri neden özellikle sol tandanslı gruplar tarafından sahiplenilirken, sağ kesimler genellikle sükûnetini koruyor? Bunun birkaç temel sebebi var.
SOLUN SOKAKLA İLİŞKİSİ VE SİSTEM KARŞITLIĞI
Sol hareketler, özellikle 1968’den itibaren Türkiye’de ve dünyada sokak eylemlerini bir politika aracı olarak kullanıyor. Öğrenciler, sendikalar ve marjinal sol örgütler, sistemi değiştirme veya zayıflatma hedefiyle hareket ederken, sokağı bir "devrim alanı" olarak görüyor.
Bu tür hareketlerin en büyük handikapı ise, eylemlerin sonunda genellikle hiçbir somut kazanım elde edememeleri. Kısa vadeli bir kamuoyu oluşturulsa da, uzun vadede devletin varlığı ve düzenin devamlılığı sarsılmıyor. Türkiye’de geçmişte de benzer şekilde yaşanan Gezi olayları, 6-7 Ekim olayları veya sokak protestolarının hiçbirisi kalıcı bir değişim yaratmadı.
SAĞIN DEVLETE BAKIŞI VE SÜKÛNET POLİTİKASI
Sağ kesimler ise, genellikle devleti bir "baba" figürü olarak görme eğiliminde. Devletin sürekliliğine olan inançları, onları sokak hareketlerinden uzak tutuyor. Sağcı kesimler, demokratik yollarla ve seçimler aracılığıyla değişimin olması gerektiğine inanırken, sokak hareketlerini kaotik ve düzensizlik doğuran süreçler olarak görüyor.
Bu yüzden sağ, protesto ve ayaklanma gibi yöntemlere çok nadir başvurur. Bunun en büyük örneği 15 Temmuz’dur. O gece, sağ görüşlü milyonlarca insan sokağa indi ama amaçları devleti yıkmak değil, korumaktı. Bu, sağcı hareketlerin sokağa inme refleksinin sadece "savunma" amaçlı olduğunu gösteriyor.
SONUÇ: SOKAĞA İNENLERİN ELİNDE NE KALACAK?
Saraçhane’de başlayan süreç, ilerleyen günlerde farklı boyutlara taşınsa da, sonuç değişmeyecek. Devlet, sistemini koruyacak. Olaylara karışan gençler, akademik ve profesyonel hayatlarında zorluklarla karşılaşacak. Ekonomik boykot çağrıları, yerli markaların reklamını yapmaktan öteye gitmeyecek. Ve en önemlisi, sokağa dökülenler zamanla unutulurken, devlet her zamanki gibi varlığını sürdürecek.
Özetle, sokak hareketleriyle bir devleti yıkmak ya da yönetimi değiştirmek, geçmişte mümkün olmadığı gibi bugün de mümkün değil. Türkiye’de siyasetin çözüm alanı sandık olmaya devam edecek. Bu yüzden marjinal hareketlerin sokağa dökülmesi, uzun vadede bir kazanım değil, sadece zaman ve enerji kaybı olacaktır.
Ekleme
Tarihi: 26 Mart 2025 - Çarşamba
KAOS POLİTİKASI VE SİYASİ SOKAK HAREKETLERİ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.