Aşık Şahin Turgutoğlu İle Özel Röportaj
Âşık Şahin Turgutoğlu kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz?
1963 yılı doğumlu Erzurum Pazaryolu Karakoç Köyüne kayıtlı bir ozanım.
Bu sanata 20 yaşlarında başladım. Uzun süre amatör çalışmak daha sonra usta âşıkların yanında Âşık Nuri Çırağı'nı, Âşık Selahattin Kazanoğlu ve aşık Cengiz Yareni ustalarımdır. Bu üç aşıktanda çok feyz alarak ve daha çok kalarak Âşık Reyhanî'nin etkisinde kalarak ve yine kendisini takip ederek bu sanatla ilgili çok şeyler öğrendim ve sanatımı o günden bugüne kadar âşıklık geleneğini, kültürünü ustaların yanında geliştirdim ve yaklaşık 30 yıldır bu sanata yapıyorum.
Kültür Bakanlığı'nda kayıtlı olarak ustam olarak kayıtlı olan kişi Âşık Nuri Çırağı'dır. İşte o günden bugüne âşıklık kültürünü, âşıklık geleneğini yaşatmaya çalışıyoruz. Âşıklık geleneği taa 16. yüzyıllarından beri Dede Korkut'tan bu yana devam eden bir sanattır. O günden bugüne kadar birçok aşığımız gelmiş yaşamış ve biz de onların izlerinden yürümeye çalışıyoruz.
Örneğin Karacaoğlan, Köroğlu, Kazak Abdal, Pir Sultan Abdal, Ercişli Emrah, Aşık Cevheri, Aşık Ömer, Kul Himmet, Dadaloğlu, Dertli, Ruhsati, Bayburtlu Zihni, Aşık Şenlik, Aşık Hicrani ve yine Aşık Sümmani, Aşık Mahsuni Şerif, Aşık Veysel, Aşık Şenlik, Davut Sulari, Murat Çobanoğlu, Aşık Reyhani bu tür aşıklarımızın bugüne kadar yaşattıkları sanatları bizde yürütmeye çalışıyoruz inşallah vatana, millete geleceğe hayırlı olur diyelim.
Âşık olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Âşık olmaya şöyle karar verdim: Âşık Mevlüt İhsani der ki; "Sorma âşıklara kimin nesidir / Aşıklık Mevla'nın hediyesidir / Ruhun gıdasıdır, kalbin sesidir / Ne ölçeni hisseder ne tartıdan anlar."
Böylece kısaca izah edeyim. Âşıklığa yirmi yaşlarında böyle içimden gelerek şiir yazma yeteneğim vardı. Bu yetenek tabi sadece yetenekle olmuyor, âşıklık tabii ki Allah’ın vergisi olarak bu kültürü bu işi işlemektir ama geriye döndüğümüz zaman mutlaka ustalık isteyen, usta bir ustayı görmek isteyen bir şeydir. Kaideleri var, kuralları var yani âşıklığı yapan kişiler, mutlaka o kaideleri kuralları mesela hece ölçüsünü, ayakları, uyakları, temaları çok iyi bilmesi lazım. Bunlarda ustalardan öğrenilen bir şeydir. Ama şiir yazma sanatı, bu tamamen kişiye özgüdür. Yani Allah vergisi. Üniversite mezunu da olsa yazamıyor.
Peki, Ustalarınız kimlerdir?
Âşıklıkta birçok şeyi Âşık Kozanoğlu'ndan öğrendim. Aynı yörenin aşığı olduğumuz için, aynı programlara gittiğimiz için, kendisinden çok şey öğrendim.
Kültür Bakanlığı'na kayıtlı olarak ustam Âşık Nuri Çırağı'dır. Âşık Cengiz Yareni'den de şiir yazma sanatında çok şeyler öğrendim. Bana çok faydası olmuştur.
Ailenizin bu konudaki tutumu neydi? Sizi desteklediler mi?
Biz Anadolu insanıyız. Anadolu insanının yüzde doksanı edebi, kültürü, yaşantısı olarak zaten âşıklık kültürüne bağlı bir toplumdur. Bizim ailemizde böyle bir kültüre bağlı olduğu için biz âşıkların türküleriyle büyüdük. O insanların edebi sözleriyle yaşamış insanlar olduğumuz için ailemizde genellikle bu tutumumuzu benimsedi, bize destek oldular sağ olsun. Zaten aile destek olursa başarılı olunur, eğer destek olmazsa başarılı olması zordur. Sağ olsunlar bu konuda ailemizin faydasını gördük.
Âşıklık geleneği hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Âşıklık geleneği az önce de belirttiğim gibi Dede Korkut'lardan geliyor. 16. yy. bu güne kadar Dede Korkut'un çaldığı kopuz sazıyla, daha sonra divan sazları, daha sonra âşıklık kültürü, âşıklık sanatı içerisinde çeşitli dallarıyla icra etmek, mesela âşıklık sanatı yaptığınız zaman, çeşitli dallarıyla leb-değmez olsun, muamma olsun vs birçok dalı vardır. O yüzden âşıklık yaparken bunlardan birçoğunu bilmeniz gerekiyor. Eğer bilemezseniz bu sanatı yapamazsınız. Örneğin, bir atışmada çok yapılır bunlar. Ustalık tecrübesidir. Âşıklık geleneğinde önce bir divan vardır. Toplumda, Anadolu'da kahvehanelerde söylenirdi. Hikâyelerde söylenirdi. Bu günümüzde daha çok görsel duruma geldi. Medyadan dolayı ve yapılan programların kısalığından dolayı âşıklık geleneğinin eski lezzeti kalmadı. Yani bir program oluyor. İki tane türkü söyleme zamanın var. Âşıklığını icra edemiyorsun. Ama Anadolu'da kahvehanelerde günlerce, yatsı vaktine kadar iki üç gün sürekli yapılan şeylerdi. Hikâyelerin özü de anlatılırdı, türküler niçin söylenir, belirtilirdi. Ama şimdi bir televizyona çıkıyoruz, türkü neyse söylüyoruz. Anlatmaya bırakmıyorlar bizi. Dinleyen insanlarda ne için yapıldığını bilmeden dinleyip geçiyor. Mesela leb-değmez var, muamma var, varsağı var, taşlama var, kalendiri var, selis, deyiş, destan, divan, koşma, mani türü, semai.. Birçok farklı dalları var âşıkların. Bu dallar üzerinde de usta görmeyen âşık ehil olamıyor. Onun için usta gören âşık bu dalları öğrenir.
Türkiye'de geçmişte ve günümüzde âşıklık geleneğinin en iyi temsilcileri kimlerdir size göre?
Son zamanlarda âşıklık geleneğini en iyi temsil eden ve şuanda piyasada varlığı hissedilen Âşık Reyhanî. Daha öncesinde Murat Çobanoğlu, Mevlüt İhsani. İsimlerini sayamayacağımız kadar âşık elmiş geçmiş. Hatta daha önceki konuşmam da hepsini söylemiştim. O gelenek dünden bugüne kadar geliyor. Biz de o ustalardan aldığımız gibi götürmeye çalışıyoruz.
Bu geleneğin daha geniş tabana yayılması nasıl olabilir?
Bir defa devlet bu konuda katkı sağlamak zorundadır. Eğer devlet katkı sağlamazsa şuan mevcut olan âşıklık sanatı insanların zoraki yapmaya çalıştığı iş olur. Yani özünden fedakârlık ederek, başka yerde çalışıp buraya fedakârlık ederek, cebinden harcayarak yapmış olduğu sanatı var. Devlet destek olsa, her belediye bir aşığa destek olsa, o belediye aşığa maaşını verse ve o aşığında yanında bir has adam yetiştirmesini zorunlu kılsa âşıklık sanatı Türkiye'de had safhaya çıkar. Çünkü insan maddi anlamda sıkıntı çekmediği için her belediye de aşığı desteklemiş olsa âşıklık sanatı çok daha yukarılara gider.
Evet, bu anlamda gelecek kuşaklara mesajınız nedir Şahin Bey?
Âşıklık sanatı bir altındır. Yıllarca yerin dibinde de olsa yine altındır. Çürümez, erimez. Geçmişe baktığımızda yüzyıllar önceki âşıkların sözleri, öğütleri birer altın gibi bize öğüt veriyor, yol gösteriyorsa bundan sonraki âşıkların sözlerini de geleceğe yön gösterip öğüt vermesi için gençliğimizin âşıklık kültürüne ilgi göstermesi ve onu yapmaya çalışması gerekir. Ki edebi olmayan bir toplum kaybolmaya mahkûmdur. Önce edep diyoruz.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Öncelikle âşıklara, âşıklık sanatına ilgi ve alaka gösterdiğiniz için Hakan Bey bu röportaj için size çok teşekkür ediyorum. www.gebzeninsesi.com ailesine, gazete çalışanlarına ve okuyucularımıza şükranlarımı sunuyorum. İyi çalışmalar diliyorum.