Yeni Köşe Yazısı

Gündem 18.03.2020 - 16:19, Güncelleme: 01.12.2021 - 19:23 2214+ kez okundu.
 

Yeni Köşe Yazısı

Yurdun dört bir yanı hem havadan hem karadan düşmanın işgalci güçleriyle sarılmış, bir an evvel asırlardır adım bastığı her karış toprağa adalet, huzur, mutluluk en önemlisi de İslam sancağını dalgalandıran bu milletin evlatlarını yeryüzünden tamamıyla yok etmek için canlarını dişlerine takmışlar.
Yurdun dört bir yanı hem havadan hem karadan düşmanın işgalci güçleriyle sarılmış, bir an evvel asırlardır adım bastığı her karış toprağa adalet, huzur, mutluluk en önemlisi de İslam sancağını dalgalandıran bu milletin evlatlarını yeryüzünden tamamıyla yok etmek için canlarını dişlerine takmışlar.   Ne var ne yok tüm güçleriyle, imkânlarıyla birleşmiş, nefes aldırmadan saldırmaktalar. Bu öyle bir savaş ki, öylesine derin ve önemli manalar barındıran bir mücadele ki ne dün ne bugün ne de yarın tarihin tozlu sayfalarından silinmeyecektir. Mesele sadece bir avuç toprak parçası değildir. Mesele var olan düzenlerine, çıkarlarına her yerde yıkılmaz bir set gibi duran, kalpleri Allah, Kur’an ve peygamber aşkıyla yanıp tutuşan bir avuç vatan evlatlarına, İslam’ın yıkılmaz mücahitlerine asla ve asla bir daha başlarını kaldırmayacak şekilde darbe vurmaktır.         Nice analar kınalı kuzularını kurban ettiler. Nice gelinler kanadı kırılmış kuşlar gibi biçare kaldılar. Nice evlatlar yetim ve boynu bükük kaldılar. Lakin pes etmediler, yılmadılar, yıkılmadılar… Ellerinde avuçlarında neleri var neleri yok bir an düşünmeden vatanları için, imanları için, namusları için seve seve feda ettiler. Yetmedi kendileri de ellerine kazma küreği aldıkları gibi vatanlarına göz diken bugün bize medeniyet taslamaya çalışan evlatların ecdadına dünyayı dar ettiler. O ruh ki ne ruhtur! Ne ölümden korkuyorlar, ne de barut kokusundan etkileniyorlar. O ruh ki ölümü korkutuyordu. O ruh ki imanıyla arzı titretiyordu. O ruhun yardımına ordu ordu melekler gökyüzünden iniyordu.   Hz. Peygamber orduların önünde hazır bekliyordu. Değil silahıyla, teçhizatıyla, imkânıyla ve sayısıyla bizden kat kat üstün olanlar tüm dünya bir araya gelse yine de kalbi iman dolu, ölümü korkutan, arzı alayı titreten bu bir avuç milleti yok etmeyeceklerdir. Değil buraya hayallerini gerçekleştirmek ancak ve ancak hayal kırıklıklarını, hüzünlerini bırakarak ardına bakmadan kaçıp gideceklerdir.           Ne Türkü ne Kürdü, ne Lazzı ne Çerkez’i, ne Alevi’si ne Sünni’si herkes yek vücut olmuş vatanımıza göz dikenlere karşı tarihte emsali bulunmayan ibret dolu anlar yaşatmaktadır. Her hanede hüzün ve gurur aynı anda hüküm sürmektedir. Babasını, eşini, evladını vatanı için, inancı için kurban vermeyen hane yoktur. Lakin sonunda kazanan imanın gücü oldu. Sultan Alp Arslan’ın 1071’de Malazgirt kapılarını ardına kadar açarak buraları ebediyen vatan edindiğimiz o günden beri her karışı ilme ilme ecdadımızın kanlarıyla yoğrulmuş olan bu topraklara tozpembe hayalleriyle gelen düşmanlar maddi-manevi nice zayiatlar bırakarak arkalarına bakma fırsatını bulmadan bir daha geri dönmemek üzere kaçıp gittiler.   O düşlerine kavuşabilmeleri için evvelden Çanakkale’nin kapılarını ardına kadar açmaları gerekirdi. Bedel olarak İki yüz elli üç bin şehidimizi verdik yine de bir karış toprağımız onlara yar etmedik. Dost ve düşman o gün şu gerçeğin farkına vardılar ki yeryüzünde tek bir vatan evladı dahi kalsa bu topraklar sahipsiz değildir.     Tüm şehitlerimiz rahmet ve minnetle anıyoruz.
Yurdun dört bir yanı hem havadan hem karadan düşmanın işgalci güçleriyle sarılmış, bir an evvel asırlardır adım bastığı her karış toprağa adalet, huzur, mutluluk en önemlisi de İslam sancağını dalgalandıran bu milletin evlatlarını yeryüzünden tamamıyla yok etmek için canlarını dişlerine takmışlar.

Yurdun dört bir yanı hem havadan hem karadan düşmanın işgalci güçleriyle sarılmış, bir an evvel asırlardır adım bastığı her karış toprağa adalet, huzur, mutluluk en önemlisi de İslam sancağını dalgalandıran bu milletin evlatlarını yeryüzünden tamamıyla yok etmek için canlarını dişlerine takmışlar.

 

Ne var ne yok tüm güçleriyle, imkânlarıyla birleşmiş, nefes aldırmadan saldırmaktalar. Bu öyle bir savaş ki, öylesine derin ve önemli manalar barındıran bir mücadele ki ne dün ne bugün ne de yarın tarihin tozlu sayfalarından silinmeyecektir. Mesele sadece bir avuç toprak parçası değildir. Mesele var olan düzenlerine, çıkarlarına her yerde yıkılmaz bir set gibi duran, kalpleri Allah, Kur’an ve peygamber aşkıyla yanıp tutuşan bir avuç vatan evlatlarına, İslam’ın yıkılmaz mücahitlerine asla ve asla bir daha başlarını kaldırmayacak şekilde darbe vurmaktır.

 

      Nice analar kınalı kuzularını kurban ettiler. Nice gelinler kanadı kırılmış kuşlar gibi biçare kaldılar. Nice evlatlar yetim ve boynu bükük kaldılar. Lakin pes etmediler, yılmadılar, yıkılmadılar… Ellerinde avuçlarında neleri var neleri yok bir an düşünmeden vatanları için, imanları için, namusları için seve seve feda ettiler. Yetmedi kendileri de ellerine kazma küreği aldıkları gibi vatanlarına göz diken bugün bize medeniyet taslamaya çalışan evlatların ecdadına dünyayı dar ettiler. O ruh ki ne ruhtur! Ne ölümden korkuyorlar, ne de barut kokusundan etkileniyorlar. O ruh ki ölümü korkutuyordu. O ruh ki imanıyla arzı titretiyordu. O ruhun yardımına ordu ordu melekler gökyüzünden iniyordu.

 

Hz. Peygamber orduların önünde hazır bekliyordu. Değil silahıyla, teçhizatıyla, imkânıyla ve sayısıyla bizden kat kat üstün olanlar tüm dünya bir araya gelse yine de kalbi iman dolu, ölümü korkutan, arzı alayı titreten bu bir avuç milleti yok etmeyeceklerdir. Değil buraya hayallerini gerçekleştirmek ancak ve ancak hayal kırıklıklarını, hüzünlerini bırakarak ardına bakmadan kaçıp gideceklerdir.

 

 

      Ne Türkü ne Kürdü, ne Lazzı ne Çerkez’i, ne Alevi’si ne Sünni’si herkes yek vücut olmuş vatanımıza göz dikenlere karşı tarihte emsali bulunmayan ibret dolu anlar yaşatmaktadır. Her hanede hüzün ve gurur aynı anda hüküm sürmektedir. Babasını, eşini, evladını vatanı için, inancı için kurban vermeyen hane yoktur. Lakin sonunda kazanan imanın gücü oldu. Sultan Alp Arslan’ın 1071’de Malazgirt kapılarını ardına kadar açarak buraları ebediyen vatan edindiğimiz o günden beri her karışı ilme ilme ecdadımızın kanlarıyla yoğrulmuş olan bu topraklara tozpembe hayalleriyle gelen düşmanlar maddi-manevi nice zayiatlar bırakarak arkalarına bakma fırsatını bulmadan bir daha geri dönmemek üzere kaçıp gittiler.

 

O düşlerine kavuşabilmeleri için evvelden Çanakkale’nin kapılarını ardına kadar açmaları gerekirdi. Bedel olarak İki yüz elli üç bin şehidimizi verdik yine de bir karış toprağımız onlara yar etmedik. Dost ve düşman o gün şu gerçeğin farkına vardılar ki yeryüzünde tek bir vatan evladı dahi kalsa bu topraklar sahipsiz değildir.

 

 

Tüm şehitlerimiz rahmet ve minnetle anıyoruz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzeninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.