Namaz Özgürleştirir ,Namaz Nasıl Kılınır?Namaz Hakkında Bilinmeyenler,

Söyleşi 10.11.2020 - 10:17, Güncelleme: 01.12.2021 - 19:23 7250+ kez okundu.
 

Namaz Özgürleştirir ,Namaz Nasıl Kılınır?Namaz Hakkında Bilinmeyenler,

“İki günü eşit olan ziyandadır!” buyuran Allah Resulü’nün (s.a) sözünün aksine hareket ediyor, her günümüzü boş işlerle harcıyoruz.
Toplumlar arasında vahiyle doğrulan, vahiyle yaşayan,vahiyle can bulan, hayat bulan Müslümanlar, bugünün medyasının dünyasıyla hareket ediyor, kendilerini tüketiyorlar. Asr süresinde buyrulduğu gibi; “zarar ve ziyan içinde” zamanlarını öldürüyorlar. Medya kültürüyle zihinler bulandırılıyor, beyinler aktif halden pasif hale geçirilerek uyuşturuluyor. Medyada yapılan dedikoduların, malayani boş sözlerin, asparagas haber ve entrikaların içerisinde bırakılarak, düşünemez, akledemez bireyler meydana getiriliyor. Muhalefet eden, devrimci, isyancı, mücadeleci, hakkını savunan, mazlumun yanında olan/olması gereken Müslümanlar, medya aracılığıyla konformist bir hayat içinde yaşamlarını sürdürmeye devam edebiliyorlar. Düşünmeyen, akletmeyen efendimci, kendisine itaat edilebilecek zihin köleleri olma yolunda kurban ediliyorlar.   “Hiçbir şeye karışmayan şeyhimiz, efendimiz hazretleri her zaman haklıdır” diyebilen; hiç eleştirmeyen, sorgulama yan, sadece biat eden kitleler yetiştirmek amacını gütmektedirler.Bugünün görsel ve yazılı medyası sayesinde vahşetleri, ölümleri, cinayetleri, barbarlıkları kanıksayan, içine sindiren, zalimane davranışları geçiştiren, ahlaksız davranışlardan kaçınmayan,mazlumların hakkını savunmayan, benmerkezci, Bananeci, teslimiyetçi ve kabulcü bir toplum haline gelmişbulunmaktayız. Sözde modern Batı uygarlığının yaşamış olduğu, müstehcen görüntüler, müstehcen ilişkiler, müstehcen ve ahlak dışı yaşam biçimleri evlerimize, ailelerimizin içerisine kadar medya aracılığıyla gizli veya açıktan girmekte; çocuk ve gençlerimizi şeytani düşüncelere sevk etmektedir. Süslü, yaldızlı sözler ve ambalajlarla toplumumuzu dağıtmakta; aile bireylerini ahlak dışı ilişkilere zorlamaktadır.   Yakın zamanda ve bugün de yaşamış olduğumuz tecrübelere dayanarak kendimizi anlatacak, kendimizi de eleştirebilecek, kendi gündemimizi oluşturabilecek; mazlumun sesi, zalimin korkulu rüyası olabilecek; cesur, din, dil, ırk, renk,mezhep, cemaat gözetmeksizin Tevhid eksenli kucaklayıcı,kuşatıcı, yaşatıcı medya sektörüne ihtiyacımız olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Diğer coğrafyalardaki Müslümanların cılız kalan seslerinin aktarılması; Batı’nın ve zalim diktatörlerin örtbas etmeye çalıştığı katliamları, vahşetleri, cinayetleri en doğru kaynaktan duyurulması konusunda en büyük etken olacaktır. Ümmetin Tevhid sancağı altında toplanması noktasında Müslümanların gündemini; ayartıcı şeytani şer güçler değil, Kur’an ve Sünnet ışığında İslam âlimleri belirlemelidir.   Maalesef içerisinde yaşadığımız yüzyıl bunalımlarla, vahşetlerle, katliamlarla, zulüm ve baskılarla anılacak. Kültürün, yozlaşmanın, ahlaki ve manevi değerlerin hiçe sayıldığı, insanlığın hiçbir şekilde değer görmediği bir zaman dilimi olarak hatırlanacak. Modern zamanlarımızda, yaşadığımız 20.yüzyılda ve 21.yüzyıl başlarında dünya böylesine kaosa, böylesine insanlığın katliamlarına şahit olmadı, maruz kalmadı. Böylesine dehşetengiz sömürücü, böylesine dehşetengiz vurdumduymaz, böylesine dehşetengiz çıkarcı ülke yöneticileri görülmedi. Darwin’in evrim teorisiyle materyalist felsefenin önü açılarak insanlığın beyni taklitleştirildi/maymunlaştırıldı. İnsanlığın yok edilmesinin önü açıldı. Kapitalist düşünceyle yozlaşan, çıkara, bencilliğe yönlendirilen insanlık; kültüründen, değerlerinden uzaklaştırıldı.   Tarih kitapları yaşadığımız bu yüzyılımızı, insanlık tarihinin en karanlık, en vahşi, en katliamcı, en barbar bir yüzyılı olarak kayıtlara geçirecek. Kapitalizm uğruna, para kazanma uğruna çıkartılan savaşları, sahillere vuran çocuk bedenlerini ve bunları seyreden, utanmayan insanları hayırla yâd etmeyecek. Magazin dünyasında artistlerin, medya şaklabanlarının yaşantılarını en ince ayrıntısına kadar izleyen, inceleyen, en ufak repliklerini kaçırmayan fakat katledilen çocuk bedenlerini konuşulabilecek şekilde dahi gündeme getirmeyen insanlığı lanetleyecek, kahredecek.   Gelecekteki insanlık,“Araf’ta kalan iyileri” iyi olarak anmayacak, ikili oynayan sessiz münafıkları kınayacak. Dünya barbar Batı’nın ve Avrupa’nın başlattığı Holokost’larını, soykırımlarını, barbarlıklarını, Haçlı Seferlerini, bir hiç uğruna çıkarılan 1.ve 2. Dünya Savaşlarını tarihe kaydedecek ve unutmayacak. Kavmiyetçilik, Milliyetçilik ve ırkçılık adıyla katledilen masum insanların kanlarının hesabını torunlarından soracak. Modern zamanların problemi, insanlığın çöküşüdür. Dumura uğrayan zihinler, köleleştirilen modern insanlık, gönüllü kölelik yapmaktadır.     Artık insanlık; sömürü düzenin parçası olmanın etkisinden şiddetle çıkması gerekmektedir. Dünya insanı artık bu derin sessizliğin içerisinden çıkmalıdır. Eylem ve söylemlerini insanlığın geleceği için harcayarak kendi bilgi ve bilinci dâhilinde şanlı direnişini göstermelidir. Filistin’e, Mora’ya, Patani’ye, Doğu Türkistan’a, Suriye’ye, Çeçenistan’a davalarının samimiyeti uğruna göstermiş oldukları cesaretten dolayı her türlü desteklerini göstermelidirler. Ve aynı zamanda sömürü düzeninin, Emperyalist, Neo Liberal güçlerin baskı ve şiddete dayalı yapmış oldukları politikalara son vermeleri konusunda gerekli mücadeleyi göstermelidirler. Modernist toplulukların, başkaları tarafından yönetilmekten, onların istekleri doğrultusunda hareket etmekten vazgeçmeleri gerekmektedir. Daha fazla sürü psikolojiyle hareket edemezler ve başkaları tarafından yönlendirildiklerinin farkında olmadan hayatlarını idame ettiremezler.   Küresel güçlerin en tepesinde bulunan çağdaş Firavunlar modern köleler icat etmişlerdir. Bu modern köleler gönüllü kölelerdir. Zincirlere, prangalara bağlanmayan ancak, yüreklerini, kalplerini, sevgilerini onların eline vererek esaretten habersiz yaşamaktadırlar. Kendilerini özgür sanarak, farkında olmadan köleliklerini savunmaktadırlar. Gerek ahlaki, gerek maddi ve manevi olarak efendilerinin; hayatlarına, yaşam şekillerine girdiklerinin ve müdahale ettiklerinin farkında bile değillerdir. Demokrasi, sınırsız özgürlük, Hümanizm, insan hakları putlarına secde ettirildiklerinin şuursuzluğu içerisindedirler maalesef.     Modern ve küresel dediğimiz dünyamızda gücü elinde bulunduran şer odaklarının; kendi aralarında insanların üzerinden eski Yunan mitolojisinde olduğu gibi Zeus, Artemis,Dike, Semele, Eirene, Phobos misali, tanrıcılık oyunları oynamaktadırlar.   Kimi Ekonomi ve Sermaye, kimi Siyaset, kimi Spor, kimi Sosyal Medya, kimi Basın, kimi Sanat, kimi Sinema, kimi Teknoloji, kimi Bilim Tanrısı olarak, bilinçsiz ve şuursuz, şartlanmış insanların üzerinde nüfuz oluşturmaktadır. Bir devir açıp bir devir kapatan bu sahte Tanrılar; istedikleri zaman düğmeye basıp ülkelerde kargaşa ortamı yaratıp aniden darbe yapmaktadırlar. İstedikleri ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarına despotça sahip olup sömürmektedirler. Savaşlar çıkararak, silah pazarını, ilaç pazarını, inşaat sektörünü kendileri belirlemektedirler.   Yüce yaratıcımız bu sahte Tanrı, Firavun ve Belam’lara karşı bizi uyarmakta, basiret sahibi müminlerin üzerinde bu kişilerin etkisi olmayacağını bildirmektedir.   “Gerçek şu ki: iman edip de yalnız Rabblerine güvenip dayananlar üzerinde şeytanın ve (şeytanlaşmış şer odaklarının) bir hâkimiyeti yoktur.” “Şeytanın hâkimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a ortak koşanlaradır.” (Nahl, 16/99-100)
“İki günü eşit olan ziyandadır!” buyuran Allah Resulü’nün (s.a) sözünün aksine hareket ediyor, her günümüzü boş işlerle harcıyoruz.

Toplumlar arasında vahiyle doğrulan, vahiyle yaşayan,vahiyle can bulan, hayat bulan Müslümanlar, bugünün medyasının

dünyasıyla hareket ediyor, kendilerini tüketiyorlar. Asr süresinde buyrulduğu gibi; “zarar ve ziyan içinde” zamanlarını öldürüyorlar.

Medya kültürüyle zihinler bulandırılıyor, beyinler aktif halden pasif hale geçirilerek uyuşturuluyor. Medyada yapılan dedikoduların, malayani boş sözlerin, asparagas haber ve entrikaların içerisinde bırakılarak, düşünemez, akledemez bireyler meydana getiriliyor. Muhalefet eden, devrimci, isyancı, mücadeleci, hakkını savunan, mazlumun yanında olan/olması gereken Müslümanlar, medya aracılığıyla konformist bir hayat içinde yaşamlarını sürdürmeye devam edebiliyorlar. Düşünmeyen, akletmeyen efendimci, kendisine itaat edilebilecek zihin köleleri olma yolunda kurban ediliyorlar.

 

“Hiçbir şeye karışmayan şeyhimiz, efendimiz hazretleri her zaman haklıdır” diyebilen; hiç eleştirmeyen, sorgulama yan, sadece biat eden kitleler yetiştirmek amacını gütmektedirler.Bugünün görsel ve yazılı medyası sayesinde vahşetleri, ölümleri, cinayetleri, barbarlıkları kanıksayan, içine sindiren, zalimane davranışları geçiştiren, ahlaksız davranışlardan kaçınmayan,mazlumların hakkını savunmayan, benmerkezci,

Bananeci, teslimiyetçi ve kabulcü bir toplum haline gelmişbulunmaktayız.

Sözde modern Batı uygarlığının yaşamış olduğu, müstehcen görüntüler, müstehcen ilişkiler, müstehcen ve ahlak dışı yaşam biçimleri evlerimize, ailelerimizin içerisine kadar medya aracılığıyla gizli veya açıktan girmekte; çocuk ve gençlerimizi şeytani düşüncelere sevk etmektedir. Süslü, yaldızlı sözler ve ambalajlarla toplumumuzu dağıtmakta; aile bireylerini ahlak dışı ilişkilere zorlamaktadır.

 

Yakın zamanda ve bugün de yaşamış olduğumuz tecrübelere dayanarak kendimizi anlatacak, kendimizi de eleştirebilecek, kendi gündemimizi oluşturabilecek; mazlumun sesi, zalimin korkulu rüyası olabilecek; cesur, din, dil, ırk, renk,mezhep, cemaat gözetmeksizin Tevhid eksenli kucaklayıcı,kuşatıcı, yaşatıcı medya sektörüne ihtiyacımız olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Diğer coğrafyalardaki Müslümanların cılız kalan seslerinin aktarılması; Batı’nın ve zalim diktatörlerin örtbas etmeye çalıştığı katliamları, vahşetleri, cinayetleri en doğru kaynaktan duyurulması konusunda en büyük etken olacaktır. Ümmetin Tevhid sancağı altında toplanması noktasında Müslümanların gündemini; ayartıcı şeytani şer güçler değil, Kur’an ve Sünnet ışığında İslam âlimleri belirlemelidir.

 

Maalesef içerisinde yaşadığımız yüzyıl bunalımlarla, vahşetlerle, katliamlarla, zulüm ve baskılarla anılacak.

Kültürün, yozlaşmanın, ahlaki ve manevi değerlerin hiçe sayıldığı, insanlığın hiçbir şekilde değer görmediği bir zaman dilimi olarak hatırlanacak. Modern zamanlarımızda, yaşadığımız 20.yüzyılda ve

21.yüzyıl başlarında dünya böylesine kaosa, böylesine insanlığın katliamlarına şahit olmadı, maruz kalmadı. Böylesine dehşetengiz sömürücü, böylesine dehşetengiz vurdumduymaz, böylesine dehşetengiz çıkarcı ülke yöneticileri görülmedi. Darwin’in evrim teorisiyle materyalist felsefenin önü açılarak insanlığın beyni taklitleştirildi/maymunlaştırıldı. İnsanlığın yok edilmesinin önü açıldı. Kapitalist düşünceyle yozlaşan, çıkara, bencilliğe yönlendirilen insanlık; kültüründen, değerlerinden uzaklaştırıldı.

 

Tarih kitapları yaşadığımız bu yüzyılımızı, insanlık tarihinin en karanlık, en vahşi, en katliamcı, en barbar bir yüzyılı olarak kayıtlara geçirecek. Kapitalizm uğruna, para kazanma uğruna çıkartılan savaşları, sahillere vuran çocuk bedenlerini ve bunları seyreden, utanmayan insanları hayırla yâd etmeyecek.

Magazin dünyasında artistlerin, medya şaklabanlarının yaşantılarını en ince ayrıntısına kadar izleyen, inceleyen, en ufak repliklerini kaçırmayan fakat katledilen çocuk bedenlerini konuşulabilecek şekilde dahi gündeme getirmeyen insanlığı lanetleyecek, kahredecek.

 

Gelecekteki insanlık,“Araf’ta kalan iyileri” iyi olarak anmayacak, ikili oynayan sessiz münafıkları kınayacak.

Dünya barbar Batı’nın ve Avrupa’nın başlattığı Holokost’larını, soykırımlarını, barbarlıklarını, Haçlı Seferlerini, bir hiç uğruna çıkarılan 1.ve 2. Dünya Savaşlarını tarihe kaydedecek ve unutmayacak. Kavmiyetçilik, Milliyetçilik ve ırkçılık adıyla katledilen masum insanların kanlarının hesabını torunlarından soracak. Modern zamanların problemi, insanlığın çöküşüdür. Dumura uğrayan zihinler, köleleştirilen modern insanlık, gönüllü kölelik yapmaktadır.

 

 

Artık insanlık; sömürü düzenin parçası olmanın etkisinden şiddetle çıkması gerekmektedir. Dünya insanı artık bu derin sessizliğin içerisinden çıkmalıdır. Eylem ve söylemlerini insanlığın geleceği için harcayarak kendi bilgi ve bilinci dâhilinde şanlı direnişini göstermelidir. Filistin’e, Mora’ya, Patani’ye, Doğu Türkistan’a, Suriye’ye, Çeçenistan’a davalarının samimiyeti uğruna göstermiş oldukları cesaretten dolayı her türlü desteklerini göstermelidirler. Ve aynı zamanda sömürü düzeninin, Emperyalist, Neo Liberal güçlerin baskı ve şiddete dayalı yapmış oldukları politikalara son vermeleri konusunda gerekli mücadeleyi göstermelidirler. Modernist toplulukların, başkaları tarafından yönetilmekten, onların istekleri doğrultusunda hareket etmekten vazgeçmeleri gerekmektedir. Daha fazla sürü psikolojiyle hareket edemezler ve başkaları tarafından yönlendirildiklerinin farkında olmadan hayatlarını idame ettiremezler.

 

Küresel güçlerin en tepesinde bulunan çağdaş Firavunlar modern köleler icat etmişlerdir. Bu modern köleler gönüllü kölelerdir. Zincirlere, prangalara bağlanmayan ancak, yüreklerini, kalplerini, sevgilerini onların eline vererek esaretten habersiz yaşamaktadırlar. Kendilerini özgür sanarak, farkında olmadan köleliklerini savunmaktadırlar. Gerek ahlaki, gerek maddi ve manevi olarak efendilerinin; hayatlarına, yaşam şekillerine girdiklerinin ve müdahale ettiklerinin farkında bile değillerdir. Demokrasi, sınırsız özgürlük, Hümanizm, insan hakları putlarına secde ettirildiklerinin şuursuzluğu içerisindedirler maalesef.

 

 

Modern ve küresel dediğimiz dünyamızda gücü elinde bulunduran şer odaklarının; kendi aralarında insanların üzerinden eski Yunan mitolojisinde olduğu gibi Zeus, Artemis,Dike, Semele, Eirene, Phobos misali, tanrıcılık oyunları oynamaktadırlar.

 

Kimi Ekonomi ve Sermaye, kimi Siyaset, kimi Spor, kimi Sosyal Medya, kimi Basın, kimi Sanat, kimi Sinema, kimi Teknoloji, kimi Bilim Tanrısı olarak, bilinçsiz ve şuursuz, şartlanmış insanların üzerinde nüfuz oluşturmaktadır. Bir devir açıp bir devir kapatan bu sahte Tanrılar; istedikleri zaman düğmeye basıp ülkelerde kargaşa ortamı yaratıp aniden darbe yapmaktadırlar. İstedikleri ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarına despotça sahip olup sömürmektedirler. Savaşlar çıkararak, silah pazarını, ilaç pazarını, inşaat

sektörünü kendileri belirlemektedirler.

 

Yüce yaratıcımız bu sahte Tanrı, Firavun ve Belam’lara karşı bizi uyarmakta, basiret sahibi müminlerin üzerinde bu kişilerin etkisi olmayacağını bildirmektedir.

 

“Gerçek şu ki: iman edip de yalnız Rabblerine güvenip dayananlar üzerinde şeytanın ve (şeytanlaşmış şer

odaklarının) bir hâkimiyeti yoktur.” “Şeytanın hâkimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a ortak koşanlaradır.” (Nahl, 16/99-100)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzeninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.